CİNAYET VE ŞİDDETİN MEKANİK DÖNGÜSÜ
İktidarların
ve iktidarda olmak isteyenlerin en belirgin benzerliği şiddeti kullanma
biçimleridir. Tarih boyunca iktidarlar ve iktidar hevesinde olanların yazgısını
kaçınılmaz olarak ölme/öldürme ile şiddet belirlemiştir. İktidar olarak gücün
varlığı ve kanıtının temel dayanağı cinayetlerin sürekliliğiyle sağlanır. Her
iktidar bir şekilde şiddetin içinde yer alır ya da açıkça şiddete başvurur.
İktidarı koruyan güç cinayetlerle beslenir. Tam da bu noktada “şiddet-ölüm- cinayet”
ekseninde Shakespeare’in Macbeth’i ile İonesco’nun Macbett’i ortak izleklere
sahiptir. Her iki oyunda da her bir cinayet yeni cinayetlerin zorunluluğunu
doğurur. Erk sahibi olma isteğinin doğurduğu kan ve şiddet oyunların ana
temasını oluşturur.
Shakespeare’in
Macbeth tragedyasında iktidar olma hırsıyla başlayan cinayetlerin doğurduğu
şiddet oyunun bütününe egemendir. Macbeth, soylu değerleri bir tarafa
bırakarak, kişisel çıkarı için “ideal” kral Duncan’ı öldürmesiyle başlayan ve
git gide sıradanlaşan cinayetleri kendi öldürülüşüne kadar sürdürür. Macbeth'in
kralın sadık adamı olduğu zamanlarda işlediği cinayetlerin mevcut düzen içinde
açıklanabilir gerekçeleri vardır ve bunlar “soylu” gerekçelerdir. İsyanı
bastırırken bir “kahraman”dır. Cadıların kehanetleriyle beliren Macbeth’in
içindeki yükselme hırsı Lady Macbeth’in güçlü telkinleriyle harekete geçer ve
onu bir ölüm makinesine çevirir. Telafisi olmayan cinayetler silsilesi başlar.
İonesco'nun
Macbett oyunu için düşüncesi şudur: “İktidarın tehlikeli ve uğursuz olduğunu
göstermek istedim.” İonesco’nun Macbett’i, diğer oyunlarının aksine, farklı bir
kurguya dayanan “Gergedanlar” oyunuyla politik göndermeleri olan iki oyunundan
biridir. İonesco bu oyunu ile siyasal eleştiri sayılabilecek göndermeler yapar.
Siyasal iktidarların tümü için geçerli olan cinayetleri şiddet mekanizması ile
eleştirirdiği bu parodide İonesco oyunun adında yaptığı değişiklikle
Shkespeare’in trajedisindeki “Macbeth”i “Macbett” olarak değiştirir. Karakter
isimlerinde, yeni karakterlerlerde ve sahnelerde yaptığı değişikliklerde ana
metne çoğu zaman bağlı olmayan yeni bir kurgu görülür. Tersyüz edilmiş olay ve
durumlarla ana metne yapılan göndermeler, düşünsel ve ironik gidiş gelişler
yoğundur. Yazar bir uyarlamadan çok yeni bir metin oluşturmuştur. Ana metinle
ilintili biçimsel sapmalar ve içeriğin gülünçleştirilmesiyle yapılan
değişiklikler, oyunu baştan sona farklı bir yere oturtur. Genel anlamda
İonesco, bu oyunuyla Shakespeare’in oyununu ve şiddeti parodileştirerek yeniden
yapılandırmıştır.
İonesco’nun
Macbett’i Glamis ve Candor beylerinin isyanının gülünçleştirilmiş nedenleriyle
başlar. Daha ilk sahnede olayların ve kişilerin Shakespeare’in Macbeth’inden
farklı olduğu görülür. Aynı olan ve değişmeyen tek şey cinayetlerdir.
“Duncan:
...Komutanlarından sonra, Candor’a hizmet etmiş askerlerin kelleleri de uçurulacaktır.
Sayıları pek fazla değil: Yüz otuz yedi bin kadar…”
Şiddetin gülünçleştirilerek gösterildiği bir diğer
sahne de Duncan’ın Macbett, Banco ve Lady Duncan tarafından öldürülmesidir. Bu
sahnede herkes birbirine “katil” diyerek bağırır. Bu oyunda Lady Macbeth, Lady
Duncan olarak görünür. Kocasını öldürtmek isteyen 1.Cadı, Lady Duncan’dır.
Lady Duncan: Ne olursa olsun, kocamdı.
Babama benzedi ölünce. Sevmezdim babamı.
İonesco’nun
Macbett oyunu 14 tablodan oluşur. Her tablonun içeriğe uygun ve olacakların
habercisi ironik başlıklar bulunur.
IX. TABLO: MACBETT, BANCO’YA BİR HÜKÜMET
DEĞİŞİKLİĞİ OLASILIĞINI
ÇITLATIR, BANCO KABUL EDER.
XIV. TABLO: DUNCAN’NIN OĞLU YA DA ONUN GİBİ BİR ŞEY
OLAN MACOL İŞLERİ ELE ALIR, PROGRAMINI AÇIKLAR VE BİRTAKIM ŞAŞKINLIKLARA YOL
AÇAR.
Macbett’te,
iktidarın korkunçluğu ve katı yapısının, cinayetleri kaçınılmaz kılan bir hastalığa
nasıl dönüştürdüğünü buruk bir gülünçlükle sergilenir. Sistemlerin ve
iktidarların varlık nedeni sadece kendi devamlılıklarıdır. Yüce değerler
üreterek kendini insanlığın üstünde gören iktidar, varlığını korumak için bir
ölüm mekanizmasına dönüşüyor. Yazar temel iletisini şiddet-iktidar-birey
ilişkisinin mekanikliğinde absürd/gülünç çıkmazlardan oluşturuyor. Söylemini
şiddet ve cinayetleri sayısız ve benzer durumlarla ifade ederek, varolmanın
hiçliği çerçevesinde oluşturuyor. Yazarın yaşadığı ve gördüğü gerçekler
karşında tutumu karamsardır. Bu yüzden İonesco’nun politik tutumu bireyseldir
ve hiçbir ideolojiye ait değildir. Bütün ideolojilere kuşkuyla yaklaşır. Sistem ve iktidarların görünmez kıldıklarını
aykırı bir dil oluşturarak ve toplumsal eleştirisini de “Macbett” oyunuyla dile
getirip, iktidar olmanın şiddeti barındırdığını vurgular. Hiçbir ideolojinin
insanı mutlu kılmak için varolmadığını her konuşmasında dile getirir.
Yirminci
yüzyıl bütün insanlık tarihi boyunca eşine az rastlanır boyutlarda şiddetin
farklı biçimleriyle denendiği ve yaşandığı bir yüzyıl olmuştur. Savaşlar,
katliamlar ve baskılar dünyanın her yerinde modern yöntemlerle ve sistematik
bir şekilde uygulanmıştır. Yirminci yüzyıldaki gelişmeler çağın karamsar
atmosferini iyice bulandırmıştır. Geçmişten günümüze devam eden şiddet,
etkinliğini her yerde sürdürmeye devam etmektedir. Şiddetin rutin bir mekanizma
olarak devam ettiği, içinde bulunduğumuz 21.yüzyıl dünyasında neredeyse her gün
yaşanan baskı ve çatışmalar bunun en büyük göstergesidir. Günümüz insanları
gittikçe yeni şiddet biçimlerine tanıklık etmektedir. Şiddet, sıradan ve
zorunlu bir gerçek olarak kendini kabul ettiriyor. Bu da şiddetin giderek
kanıksanmasına neden oluyor. Yaşadığımız dünyanın saçmalığı ve belirsizliği İonesco’yu
karamsar bir alaycılığa götürüyor.
Şiddetin
boyutu, iki dünya savaşının ardından giderek artan bölgesel savaşlar ve soğuk
savaşın yaşandığı 20.yy’lın ikinci yarısına damgasını vurmuştur. Şiddet
karşında çaresiz kalan bireyin, dünyanın değişebileceğine dair inancı ve umudu
yok olmuştur. İonesco, bütün iktidarların şiddete başvurduğunu ve kendinden
farklı olana yaşama olanağı tanımadığını görerek şiddetin ve cinayetin
iktidarlar tarafından nasıl kullanıldığını sergilemek istemiştir. Savaş ve
şiddetin dili bireyi etkisi altına alır ve bireyi hiçlikte bırakır. İnsanlığın
tanıklığında yaşanmış korkunçluklar beraberinde ölümü ve umutsuzluğu bireyin
yaşantısına sokmuştur. İktidarlar karşında boyun eğmek zorunda kalan birey
kendini boşluk ve yalnızlık içinde görür.
Yüce düşünceler adına insanların modern
dünyada açlık ve yoksullukla boğuşması, karamsar ve kötücül bir durum
yaratıyor. Bu kıstırılmışlıkta bireyi bekleyen yalnızlık, giderek her yeri
kaplayarak onun bir 'ceset’e dönüşmesine neden olur. Baskı ve şiddet aygıtlarının bireyi
yalnızlaştırarak bir ölüye çevirmesi diğer oyunlarının da tematiğini
oluşturuyor.
Devletlerin resmi ve katı ideolojileri,
söylemlerini oluştururken, dile istedikleri tanımlamaları getirerek şiddete başvurmuşlardır.
Dil iktidarların düzenleyici bir aygıtı gibi işler. Dilin işlevi iktidarların
hizmetindeki değerlerin oluşmasında başat bir görev üstlenmiştir. Bütün
iktidarlar söylemlerini oluştururken yandaşlarını ve düşmanlarını da tanımlar.
Belirlenen sınırların içindeki değerler toplumsal hayata isteği biçimi verir.
Toplumsal
düzenlerin hepsinde şiddetin kanıksanmış bir boyutu vardır. Her ideolojinin,
kendi söyleminde belli düşmanlar üreten bir mekanizması vardır. Düzenin
devamlılığı ve uygulayıcılarının çıkarları gereği buna ihtiyaç vardır. Mutlak
ve katı bir söylem ile kutsanmış değerler adına bu söylemin dili militarist bir
yapıyı oluşturur. Sistemlerin ayakta kalabilmesi için bu dilin aygıtları her
yerde kendini hissettirir. Görünen ve algılanan dilin anlamları gerçekliğin
algılanabilirliğinin ötesine yön vermek ister. Baştan kabul edilmiş değerlerden
bu dil, sistemi oluşturan kurumların literatüründe yeni anlam ve uygulamalarla
hayata müdahil olur.
İdeolojilerin
dili, değerlerin, sistemin ihtiyaçları doğrultusunda yeni tanımlamalar
bulma ihtiyacını doğurur. Bu tanımlar
dile eklenerek toplum ve bireylerin günlük yaşantısına yön verir. Bireylerden
beklenen davranış ve düşünceler bu dilin oluşturduğu söylemin izin verebileceği
sınırlar içinde şekil almaya mecbur edilir. Dilin farklı bu kullanımı, bireyin
dışlanıp düzenin içindeki konumunun sarsılması ile sonuçlanır. Yerleşik yapıyla
kendini özdeşleştiren dilin sınırları toplumsal düzeni belirleyen ideolojiyle
içli dışlıdır.
İonesco,
güldürü öğesini insanın boşluğunu, önemsizliğini vurgulayarak sağlıyor. “Hiçbir
politik sistem bizi acı hayat şartlarından çekip alamadı. Toplumun durumunu
yöneten insanların durumudur.” Diyerek açıkça tavrını ortaya koyar.
Bireyi
çevreleyen ve onu tutsak eden çemberi anlatmak istemesi İonesco’nun genel
yazarlık poetikasını oluşturur. Toplumun birbirine benzettiği insanların
düşüncelerini bir hiçlik içinde göstererek kanıksanmışlığın eleştirisini yapmak
ister.
İonesco,
Shakespeare’in Macbeth’indeki varlık zincirini kıran yeni görme biçimlerini
oluşturarak, eserin farklı algılanmasını sağlıyor. Oyunun iç işleyişini tersyüz
ederek yeniden oluşturuyor. Bununla Macbeth’deki değerler tepetaklak olup
anlamsızlaşıyor. İonesco’nun Macbett’i yeni bir düzlem içinde oyunun işleyişi ve
değerlerin yer değiştirmesiyle farklı boyutlar kazanıyor. Birbiriyle ilişkisi
olmadan bir arada olan durumlar ve ana metine yapılan göndermelerle
gülünçleştirmeler yapılıyor.
Banco ile Macbett bir çok yerde aynı sözleri
söyleyen ve birbirinin benzerler. Candor ile Glamis arasında geçen konuşmanın
aynısı bu defa Banco ile Macbett arasında geçer.
"Banco/ Macbett: Kılıcım kandan
kıpkızıl kesilmiş. Düzinelerle adam öldürdüm … Yüzlercesini kurşuna dizdirdim…
On binlerce erkek, kadın ve çocuk havaya uçurduğum evlerin altında
havasızlıktan öldü… Milyonlarcası…"
"Macbett/Banco: Pişmanlık duymuyorum, çünkü hepsi haindi.
Hükümdarımın buyruklarına uydum ben yalnızca. Asker emredileni yapar…"
İonesco’nun
tiyatro oyunlarında belirgin bir zaman ve mekan olgusu yoktur. Oyunun kişileri
toplumsal ilişkilerinden soyutlanmıştır ve
klasik kurgudan ayrılırlar. İonesco’nun Macbett’inin parodi olması
bakımından takip edilebilen bir dramatiği vardır. Abartılmış ve karikatürleştirilmiş
silik oyun kişileri gerçekliğin benzerleri değildirler. Oyun kişilerinin ve
durumların karikatürize edilmesiyle oyundaki gerilim ve şiddetin gülünçleştiği
görülür.
Bireyin
varoluşundaki değişmez olana göndermeleri bu oyunda örtüktür. Bireysel
durumlardan hareketle insanlığın ortak sorunlarına herkesi ilgilendiren
bireysel çözümleri düşündürmek ister. İonesco, yaşadıklarımızın belirsizlikle
dolu olduğunun altını çizerek kesin
tanımlara varmanın saçma olduğunu söyler.
Macbett’te
merak duygusu Shakespeare’in Macbeth’i kadar değildir. Birbirini takip eden
olayların oluşturduğu ne olacak duygusunun yerini, o sırada ne olduğu alıyor.
Endişe ve gerilimin dozu kırılarak durumların yer değiştirmesinin nedeni farklı
anlamlar üretmektir. İonesco’nun Macbett’inde
oyunun bütününde oluşturduğu metaforik anlam ön plandadır. Şiddetin
sıradanlaşan durumlarıyla hesaplaşmaya girilir. Macbeth’in trajik yıkımı
İonesco’nun metninde gülünç öğeler eklenmesiyle yeni bir gerçeklik yaratılarak
farklı yorumlara olanak tanıması sağlanıyor. Shakespeare’nin şiirsel dilinin
yerine, bir ifade aracı olmayan ve bilinen normların dışına çıkan yeni bir dil
kurgulanır. Shakespeare’nin sanatsal ve çift anlamlı dili, İonesco’da
Shakespeare’nin diline göndermelerle parodinin bir konusu olmaktan kurtulamaz.
Abartılmış ve dönüştürülmüş dilsel ifadelere gülünçlük ve saçma diyalogların
eklendiği bir dil oluşturulur.
İonesco’nun
oyunların yapısı, izleyicinin yaşadıkları ve her gün yüzleştiği düzenin
yerleşik yapısını sorgulatmaya yöneliktir. Bireyin kalıplaşmış değerler
karşısındaki tavırlarını gözden geçirmelerini ister. Eserlerinin kurgusunu
insan ilişkilerinin tutuculuğunda kıvranan bireyin, kendi varoluşsal bir
düzleminden hayatının tamamına yönelik eleştirel bir bakış geliştirmesi
üzerinden oluşturur. Macbett oyunuyla gücün iktidarların elinde nasıl birer
cinayet makinesine dönüştüğünü anlatır.
Çetoyê Zêdo
Yorumlar
Yorum Gönder