
İnsanlar jübile partilerinde konuşma yapmaya alışıktırlar.
Bizimse buna gönlümüz yok. Grubumuzun her bir üyesi farklı bir alanda
profesyoneldir. Tiyatro ise hobimizdir. Yine de hepimiz tiyatronun hayatımızın
ayrılmaz bir parçası olduğuna inanıyoruz. Seyircimizin tiyatroyu uzun zaman
önce kabullenmiş olması ve onu bizim gibi sevmesi en temel meseledir. Bütün bu
yıllar tiyatro olgunlaşır ve imajını şekillendirirken seyircimiz de
olgunlaşıyordu. 30 Nisan 1980’de ilk performansımızı sergilerken kalabalık
salondaki seyirci Kürtçeyi duyduğunda ev sahibinin mi konukların mı daha
duygusallaştığını söylemek çok zordu.
Kürt Halk Tiyatromuzun bugün 10 yaşına gelmiş olması harika
bir şeydir. Bugün grubumuz ilk provayı, ilk akşam partisini, sahnelenen ilk
skeci, ilk performansımızı ve ilk turumuzu hatırlıyor...
Tüm bunlar daha gün gibi aklımızda. Grubumuz çok gençti,
şevkle doluydu ve millî kültürün gelişmesine mutlaka bir katkıda bulunmakta
kararlıydı. O zamandan bu zamana çok şey değişti. Şimdi 10 yıl daha yaşlıyız
ama kolektifin omurgasını koruduk ve oyuncularımız genç coşkularıyla, davamıza
kendilerini adamalarıyla tanınıyorlar.
Oyuncularımızın isimlerini tek tek sayacak değilim. Bu
broşüre bakarak her biriyle tanışma şansını elde edeceksiniz ama işimizin tüm
yükünü omuzlarında taşıdıklarını vurgulamak isterim. Tiyatronun varlığı tamamen
onlara bağlıdır.
Tiyatro varlığını, Kafkas dostlarımız ve iş arkadaşlarımızla
olan ilişkilerine ve bizi destekleyen, hatalarımızı affeden seyircimizle
yakından ilgilenmemize de borçludur. Bizler de bu yüzden kendimizi seyircimize
adıyoruz.
Ermenistan, Kazakistan, Orta Asya, Moskova ve başka yerlerde
birçok yakın dostumuz var. Moskova, Paris, Stockholm, Melbourne ve Londra’daki
Kürt halkının ve kültürel örgütlerin tiyatromuza gösterdiği ilgiye minnettarız.
Fuad Cemil, Kendal Nezan, Reza Tcholpan, Kaya Izoly, Akhmad Kharamuz ve
diğerlerinin desteklerine minnettarız.
Elimize geçen bu fırsatı bunca yıldır tiyatromuzu
destekleyen, oluşumuna katkı sunan ve tiyatronun geleceğine kayıtsız kalmayan
tüm kadın ve erkeklere minnettarlığımızı göstermek için kullanmak istiyoruz.
İlk tiyatro oyunumuz olan, Eskerê Boyik’in yazdığı Sinco Qîza Xwe Dide Mêr
(Sinco Kızını Evlendiriyor) oyununu sahnelediğimiz her akşam tiyatro
seyircilerle doluydu. Gürcistan’daki ilk Kürtçe oyundu. Seyircimiz her şeyi
beğendi: Aktörlerin performansını, temanın güncelliğini ve büyüleyici kırsal
mizahı. Seyirci bizi destekledi ve oyuncular tiyatronun uzun yaşamına inandılar.
İlk oyunumuza çok önem veriyoruz; çünkü hem bizim hem de seyircimizin ilk kez ortaya çıktığı zamandır. 1960-1970’lerde Tiflis’te tiyatroyu başlatmak için birkaç girişim oldu ama bu girişimlerin hepsi başarısız oldu. Çocuklar için tiyatro kurmaya çalıştılar ve genç nesil de bunu destekledi. Ama yine de sadece dans ve halk müziği grupları oluşturmayı başardılar. Bu yüzden insanlar sokaklarda ilk tiyatro oyunumuzun reklamlarını görünce, sahnenin bir kez daha müzisyenlere verileceğine inandı. İlk oyunumuz sahnelendiğinde daha grubumuz tam oturmamıştı. İlk başlarda grubumuza oyuncular alırken ve insanları yetenek ve görünüşlerine göre seçerken birçok kadın ve erkek bize katılmak istedi. Ancak hemen birçok sorun yaşadık. Birçoğu iyi Kürtçe konuşamıyordu. Diğerleri ise tiyatroda onlardan ne beklendiğini bilmiyorlardı. O zamandan beri grubumuz tamamen yenilendi. Bazı insanlar bu yoğun çalışmaya dayanamadı. Hiç beklemediğimiz problemler de yaşadık. Kadın oyuncularımızın çoğu aile ve akrabalarının isteği üzerine tiyatrodan ayrılmak zorunda kaldı. Zaman geçiyor ve adım adım bütün engelleri aşıyoruz. 1980 yılında bir gösterimiz daha vardı. George Hugaev’in Cîran (Komşular) oyunu sahnelendi.
Xecê û Siyabend oyunu Kürt edebiyatına dayanır. Hikâye
ruhumuzdaki birçok kutsal yere dokundu ve sonsuz bir tema olan aşk izleği her
yaştan izleyiciyi yakaladı. Mükemmel değildik. Bugün olsa birçok şeyi farklı
yapabilirdik. Yine de tiyatromuzun imajını şekillendirmede büyük bir adımdı.
Her gösterimizin kaderi farklıydı. Bazıları ilk açılıştan birkaç ay sonra yok
oldu, bazıları ise hâlâ popüler. 1981 yılına başlarken repertuvarımızda
Shamkhalov’un Xwesû (Kaynana) oyunu vardı ve bu oyun hâlâ popülerdir.
Popülerliğinin sebebi basittir. Hikâye insanların gündelik yaşamını, neşe ve kederini
anlatır. Ondan sonra O. Loseliany’den Hê Erebe Welnegeriyaye (Araba
Devrilmeden), A.Vampilov’dan Melek (Melekle 20 dakika), A. Tchaidze’den Ji
Sisêyan Heta Şeşan (Saat Üçten Altıya Kadar), A. Papayan’dan Zavayê Xerîb
(Yabancı Damat), Y. Visbor’dan Çiqlê Darê (Ağaç Dalı) oyunlarını sahneledik.
Her oyunun farklı bir başarısı oldu ama aklımızda temel amaç olarak Kürtlerin
millî kimliğini koruma hedefi vardı. Her daim Kürtçe oyun yapan herhangi bir
tiyatrodan ziyade, Tiflis’te bir Kürt tiyatrosu olduğumuzu hatırımızda tuttuk.
Yeni oyuncularımıza kendi dillerini öğrettik ama tiyatroya, yerel köklerine ve
kültüre aşk katan onlardı. Son zamanlarda bu ülkede millî gururu yeniden
canlandırmaya dair konuşmalar yapılıyor. İzleyicilerimizin de bu fikri
benimsemesini umuyoruz ama tiyatromuz için uzun bir süre bekledik ve sonunda bu
fırsatı yakaladık. Ezizê Gerdenzerî’nin Zarîna Çiya (Dağların Ağıdı) hikâyesi
yayınlanmıştı. Bu oyun bizi çok etkiledi. Bu hikâye Kürt tarihindeki çok önemli
bir sayfayı, fiziksel olarak imha edilme tehdidi altında Türkiye’den
Kafkasya’ya göçü anlatır. Hikâyenin merkezinde Kürt aşiret lideri Cangîr
Ağa’nın trajik ve karşıt görüntüsü vardır.
Tüm yıl boyunca bu hikâye üzerinde sıkı çalıştık ve her bir
kelimenin izleyicinin kalbine dokunması için çabaladık. Bu hikâye ana karakter
Cangîr Ağa, sade Kürt köylüsü Rüstem ve tüm ruhani yaşamı temsil eden Şeyhin
tutkulu diyaloglarına dayanır. Hikâyenin ana teması Kafkas Kürtlerinin kendi
insanlarıyla bağlarını koparmakta haklı olup olmadıklarıdır. Ezidilik meselesi
gibi birçok başka tema da vardır.
Bu tiyatro oyunu seyirci tarafından kutlandı ve umarız ki
uzun bir süre unutulmaz. Tiyatromuz tekrar yeni ufuklar arayışında ve
seyirciyle tekrar buluşmayı bekliyor.
İngilizceden çeviren: Bilge Tanrısever
*Mirazê Uzo’nun bu
yazısı, Genel Sanat Yönetmeni olduğu Tiflis Kürt Halk Tiyatrosu’nun 10. Yılı
için hazırlanan kitapçıktan alıntılanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder